Bu yazı, uluslararası sistemin yapısal dönüşümünü tarihsel ve teorik bir çerçevede ele alarak “anarşiden kaosa geçiş” sürecine ve bu sürecin Türk dış politikasına etkilerine odaklanmaktadır. Analiz, uluslararası düzenin temel kilometre taşlarını, Vestfalya Antlaşması’ndan başlayarak II. Dünya Savaşı sonrasında Batı merkezli uluslararası sistemin kurulmasına uzanan süreci yeniden gözden geçirmektedir. Uluslararası sistem her zaman “anarşik” bir yapıya sahip olsa da hegemon aktörlerin gücü ve uluslararası kurumların aracılığıyla belirli bir denge(düzen) tesis edilmiştir. Ancak COVID–19 pandemisi, Rusya–Ukrayna Savaşı ve İsrail’in Gazze’deki saldırgan politikaları gibi gelişmeler, sistemin çok daha derin bir krizle karşı karşıya olduğunu ve dünyanın “orman kanunları”nın geçerli olacağı yeni bir döneme girdiğini düşündürmektedir. Böylesine kırılgan ve dalgalı bir küresel ortamda Türkiye, dış politikasını şekillendirirken yerel siyasî dinamiklerin geri plana geçtiği, uluslararası krizlerin ise belirleyici konuma yükseldiği bir dönemden geçmektedir. Yazı, bu bağlamda GENAR’ın Mart 2025 tarihli kamuoyu araştırmasına odaklanmakta ve parti farkı gözetmeksizin toplumun geniş kesimlerinin dış politikada ekonomik çıkarlardan ziyade ulusal güvenliğe öncelik verilmesi gerektiği yönündeki ortak kanaatini merkeze almaktadır. Aynı zamanda bulgular, Türkiye kamuoyunun, Batı merkezli uluslararası kurumların meşruiyet kaybının ve bu kurumların savunduğu demokrasi ve insan hakları gibi normlara duyulan güvensizliğin farkında olduğunu da göstermektedir. Sonuç olarak çalışmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yürütülen dış politikanın kamuoyunun güvenlik temelli beklentileriyle örtüştüğü, belirsizlik ve çatışmalarla şekillenebilecek yeni dünya düzenine yönelik hazırlıklı ve özerk bir stratejiyi öncelediği savunulmaktadır.
Abone Üye Membership Required
İçeriğin detaylarına yalnızca üyeler erişebilmektedir.