Huzurlu Bir Suriye Nasıl İnşa Edilemez?
Bu makalede Suriye’deki son gelişmelere daha uzun perspektiften bakılarak son gelişmeler yaşananlar anlaşılmaya çalışılmakta, yeni Suriye’nin inşasında çözüm gibi sunulan bazı önerilerin üretebileceği risklere işaret edilmektedir.
Ortadoğu’daki gelişmeler üç unsur göz önünde bulundurulmaksızın anlaşılamaz. Bunlardan ilki, gelişmelere en az bin yıllık bir perspektiften bakılmasının gerekliliğidir. Ancak böyle bakıldığında Selahaddin Eyyubi’den bugüne meselenin taraflarının çok az değiştiği görülebilir. İkincisi, Osmanlı Devleti sonrası bölgede kurulan devletlerin ve kimliklerin parçalanmaya devam ediyor oluşudur. Üçüncüsü ise Ortadoğu’daki gelişmelerin ancak İsrail’in 3İ stratejisi olarak görülebilecek “İstikarsızlaştırma, İnsansızlaştırma ve İslamsızlaştırma siyaseti” göz önünde bulundurularak anlaşılabileceğidir. Bu üç unsur Ortadoğu’yu anlama kılavuzu olarak da görülebilir.
Suriye’de yeni dönemde kullanılan bazı söylemlerin bu kılavuz çerçevesinde huzurlu bir Suriye’ye katkı vermeyeceği daha iyi anlaşılabilir. Bu söylemlere bakıldığında aşağıdaki nitelikler öne çıkmaktadır.
Daha sonraları biraz azalmış olsa da HTŞ’yi “cihatçı terör örgütü” vasfıyla ama diğer tarafları “Emperyalist ABD”, “Siyonist İsrail”, “Şianist İran”, “Laikçi diktatör Esad” gibi vasıflarla anmayıp vasıfsız anmak, esasen bu ülke ve rejimlerin yaptıklarını gizleme ve HTŞ’yi baskılama çabasından başka bir şey değildir.
Suriye iç savaşının bu kadar uzun sürmesinin temel faillerinden olan küresel aktörleri, “uluslararası iş birliği” adı altında tekrar sahaya davet etmek, Suriye’de barışa değil daha fazla kaosa hizmet edecektir. Bu nedenle bölgesel sorunları olabildiğince bölgesel aktörlerle çözme çabası öncelenmelidir.
Suriyelilerin geleceğine Suriyeliler karar verecektir. Suriye halkının bu kararı verirken başkalarının değil kendilerinin meşru gördüğü bir yönetim arayışı içerinde olmaları son derece doğaldır. Benzer şekilde çekilen onca acı, ölüm ve göz yaşından sonra Suriye’nin belirli oranda bir huzura kavuşması için başkaları için değil öncelikle kendisi için yönetilebilir bir siyasal sisteme ihtiyacı bulunmaktadır.
Türkiye’nin Karşı Karşıya Olduğu Küresel Riskler İç Politikayı Nasıl Şekillendirecek?
Bu makale, Suriye’deki son gelişmeleri Türkiye’nin iç ve dış politikasına olan etkileri açısından kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Suriye iç savaşı, bölgesel ve küresel aktörlerin çatışmadaki rolleri ve bu rollerin Türkiye’nin stratejik yaklaşımlarını nasıl şekillendirdiği çerçevesinde analiz edilmiştir. Makale, Türkiye’nin askeri müdahaleleri ve diplomatik girişimleri ile Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmadaki tutarlı ve kararlı duruşunu vurgulamaktadır. Türkiye’nin bu politikalarının, NATO ile ilişkilerinden ABD ve Batı güçleriyle olan ittifaklarına kadar uzanan çok yönlü etkileri incelenmiştir.
Arap Baharı sonrası bölgedeki jeopolitik dengelerin değişimi, bölge devletlerinin yeniden şekillenen ilişkileri ve Türkiye’nin jeopolitik bağımsızlık arayışı, küresel güçler tarafından uygulanan ekonomik ve siyasî baskılar bağlamında tartışılmaktadır. Ayrıca makale, Türkiye’nin Suriye’deki terör örgütleriyle mücadelesinin iç politikadaki güvenlik kaygılarını nasıl şekillendirdiğini ve bu mücadelenin uluslararası arenada nasıl algılandığını değerlendirmektedir. Özellikle Türkiye’nin bölgesel sorunların çözümünde dış aktörlerden ziyade yerel aktörlere öncelik verme stratejisi detaylandırılmıştır.
Sonuç olarak Türkiye’nin Suriye politikasının bölgedeki diğer ülkelerle olan diplomatik ilişkilerine etkisi ve bu ilişkilerin gelecekteki jeopolitik dinamiklere yön verebileceği öne sürülmektedir. Makale, Türkiye’nin proaktif dış politikasının, bölgesel liderlik ve güvenlik politikalarındaki rolünü öne çıkarmakta ve Suriye’nin geleceğine yönelik olası senaryolar üzerinde durmaktadır.
Platformumuzdaki kullanıcı deneyimini iyileştirmek için çerezler kullanıyoruz. Detaylı bilgiye Çerez Politikası dokümanımızdan erişebilirsiniz.